Kategoriler

Dini Hikayeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dini Hikayeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2024 Cumartesi

YEDİ BİLİNÇ HALİ

 UYKU BİLİNCİ 

     🟣 Normalde uyurken hiçbir  şeyin  farkında  olmayız .Adeta  ölüyüzdür.Uyuyan birini aniden uyandırın  ve az önce  nerede olduğunu, bulunduğu odadaki  renkleri,kokuları, sesleri,ısıyı  sorun;hiçbir  şey  bilemeyecektir,çünkü  uyuyan kişi  adeta  ölü  gibidir,bulunduğu ortamı algilayamaz,çünkü  bulunduğu bilinç  düzeyinin  gerçeği  ve algılama  kapasitesi buna müsait  değildir.Derin uykudadır ,bir insanın  bedeninin çalışması  da fizyolojisi  de uyumayan kişininkinden farklıdır. 


RÜYA  BİLİNCİ 

    🟣İkinci  bilinç  halinde ise yine uyurken rüya  görmeye  başladığınızı düşünün. Yine aynı  odanın  içindeki  kişi  diyelim ki rüyasında  uçuyor  veya kavga ediyorRüyanın  şekline göre  bedende bazı  değişiklikler  olur. Kişi  o esnada  rüyasında  ne görüyorsa onu algılar.Yine aynı  odanın  içinde ama odanın  ve odadaki  renklerin,seslerin,eşyaların  farkında  bile değil. O,İkinci bilinç  düzeyinin  gerçeklerine göre  tepki  verir . O an gördüğü rüya neyse algıladığı  gerçek  odur. Aslında  odanın  içinde  ama algilayamaz,tamamen rüyasını gerçeğindedir.Bu kişiyi aniden uyandırıp neredesin veya ne yapıyorsun diye sorduğumuzda;uyuyordum,koşuyordum,savaşıyordum,ağlıyordum,alışverişe gidiyordum gibi cevaplar verecektir. Bir sonraki bilinç  düzeyi  olan uyanıklık haline geçince  yani uyanınca  gerçekleri  değişecek  ve aslında bir odada uyandığını  farkedecektir.

RUHSAL GELİŞİM  VE  KADER-DR.M ENDER SARAÇ 

8 Eylül 2013 Pazar

BEŞ HİLECİ ADAM



♦️Derviş'in biri,kurban kesmek üzere koç satın almıştı.Pazardan evine doğru giderken birkaç serseri, adamın elindeki koyunu çalmak istedi.Bunu açıktan açığa yapmanın aptallık olduğunu düşünerek, bir plan kurdular.
Ve biri Derviş'in önüne çıkarak:
-Efendi baba, o köpeği nereye götürüyorsun? diye sordu.
Adam şaşırdı.
-Evladım ne köpeği, yanlış görüyorsun galiba, bu koç koç.
Haydut:
-Senin gözlerin bozulmuş galiba Babacığım, bu köpeğin ta kendisi diyerek ısrarla kuşkulandırdı adamı.
Derviş:
-Tövbe !Tövbe diyerek yoluna devam etti.
Köşeyi dönerken, Derviş'in önüne bir serseri çıktı:
Vay vay vay! Avcının kralı ben buna derim, kapmış tazıyı benden önce.Beybaba, bu tazıda benim gözüm vardı. Daha uyanık davranıp sahip oldun. Helal olsun sana!
Derviş'in şaşkınlığı iyice artmıştı.
"Allah Allah! Yahu bu koyunu şimdi de tazıya benzettiler,hayırlısı bakalım,diyerek oradan uzaklaştı.
Üçüncü serseri çıktı yoluna bu kez:
-Bu Padişahımızın ahırından çıkan köpek değil mi? Nerede buldun bunu Beybaba?
Derviş ,şaşkınlıktan neredeyse bayılacak gibiydi.
Düşündü taşındı ,sonunda:
"Bunu bana satan adam sihirbaz olmalı" dedi kendi kendine.
Ve koçu oraya bırakarak pazara döndü.
Derviş, gidip parasını almak için satıcıyla kavga ededursun, üç uyanık,bir güzel kesip afiyetle yediler koçu.
Kelile Ve Dimne- Beydeba

5 Eylül 2013 Perşembe

ADALET



♦️♦️♦️Ebu Hureyre'den nakledilen bir hadis-i şerifte şunlar anlatılır: "Yanlarında oğullarıyla beraber iki kadın vardı. Bir kurt geldi ve çocuklardan birisini kaptı, gitti. Kadınlar birbilerine senin oğlunu aldı diye tartıştılar. Sonra mahkemeye ,Hz .Davud(a.s.) ' e gittiler. Hz.Davud kararı büyük kadının lehine verdi. Diğeri buna razı olmayınca bu sefer Hz.Süleyman'a gittiler. Tarafları dinleyen Hz. Süleyman : "Bir bıçak getirin, bu çocuğu bu kadınlar arasında pay edeceğim"dedi.  Bu esnada küçük kadın "Allah sana rahmet etsin,sakın bunu yapma" dedi. Bunun üzerine Hz.Süleyman da hükmü küçük kadının lehine verdi.

KARINCA



     🐜Nemrud, ona karşı gelen İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış.  Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
        🐜Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
 - Acele ile nereye gidiyorsun?
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
- Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış.  Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
- Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
- Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.
       🐜Hayat akarken geçmişte de günümüzde de zalimler hakim olsa da gücünüz yettiğince zalime karşı durulmalıdır.
        🐜Küçücük ağzında taşıdığı suyla Hz.İbrahim'in ateşini söndürmeye büyük ümitlerle gayret gösteren bir karıncanın uğraşı karşısıında , muhteşem akıllarımız niçin ümitsizlik ateşine düşüp, sorunları büyütüyor?

4 Eylül 2013 Çarşamba

GÖĞE ATILAN OK



        🍁🍁🍁Musa  ve Harun peygamberler, saraya gidip firavunu imana gelmesi için ve İsrailoğullarını serbest bırakması için ikaz ettiler.
Firavun, halkının Musa peygambere uyarak dinlerini değiştirmesinden korkuyordu.Bunu engellemek için veziri Haman'a yüksek bir kule yaptırmasını emretti.Firavun kuleye çıktığında , Musa'nın ilahına yaklaşacağını sanıyordu.
Kule tamamlandığında , onun üzerine çıkarak gökyüzüne bir ok fırlattı.
Allah, onun attığı oku kanlanmış bir şekilde geri döndürdü.
Firavun bunun üzerine büyük biri sevinç duyarak:
-Musa'nın ilahını öldürdüm! ..diye bağırmaya başladı.
İşte firavun bu kadar beyinsizdi.

    Çocuklar için Peygamberler Tarihi-Cüneyd Suavi

DOĞRULUK



       ✅️Bir şahıs, Harem-i Şerîfin kapısında, Ey doğrulara yardım eden, haramlardan kaçınanları koruyan Allâhım!.. diyerek hep aynı duâyı okuyordu. Ona, Sen başka duâ bilmez misin? dediler. O şöyle açıkladı, bu duâyı tekrar etme sebebini:
       ✅️Ben Beyt-i Şerîfi tavâf ederken ayağıma takılan bir şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan bir kese. Şeytanımla îmânım mücâdeleye tutuştular. Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar dedi şeytanım. Îmânım ise, Bu haramdır, boşuna saklama; sahibini bul, teslim et! dedi. Ben böyle mücâdele içinde iken, birinin sesi duyuldu:
       ✅️Burada, içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise getirsin, ona otuz altın müjde vereyim!
Bin haramdan otuz helâl hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken, bir Arap kölenin bu paraya satıldığını görünce, hemen satın aldım. Bir müddet sonra bu kölenin yanına bir kısım Araplar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleden ne konuştuklarını sordum. Saklamayıp aynen anlattı:
Ben Mağrip sultânının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti. Beni de esir alıp buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın alıp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evlâdın gibi baktın. Bundan dolayı memnun kaldım. Bunlar beni satın alacaklar; sakın az altına râzı olma, elli bin altına sat beni.
       ✅️Dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar alıp Bağdata gittim. Orada açtığım dükkânda mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip, Meşhur bir tüccar dostum vefât etti, ay gibi güzel kızcağızı yalnız kaldı. Gel bunu sana alalım dedi. Ben de kabul ettim. Kızın, çehiz olarak getirdiği birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken, birinde dokuz yüz yetmiş altın yazılı idi. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dediki:
Babam bu keseyi Harem-i Şerifte kaybetmiş. Bulan bir helâlzâde keseyi iâde edince, otuz altını ona müjde olarak vermiş, ondan geriye kalanlardır bu kesedeki altınlar.

       ✅️Bunun üzerine ben Allâha hamd ve şükürlerde bulundum; bunlar hep doğruluğun, iyiliğin bereketi, diyerek hâdiseyi kızcağıza anlattım. Sürur ve saâdetimiz daha da perçinlenmiş oldu!.. (Nevâdir-i Süheylî, Sayfa: 280-81)

SABUN İMALATÇISI



       ♦️♦️♦️Dine pek inanmayan sabun imalatçısı , bir din adamına:
-Sizin anlattığınız dinin dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor. Dünya aradan geçen bunca yüz yıla rağmen hala kötü insanlarla dolu.. demişti.
O sırada çamur içinde oynayan küçük bir çocuğun önünden geçiyorlardı. Din adamı dedi ki:
-Sabunun da dünyaya pek fazla iyilik getirmediği anlaşılıyor. Zira dünyada hala pek çok pislik , pek çok pis insan var.
Sabuncu itiraz etti:
-Ama sabun kullanıldığı zaman faydalıdır.
Din adamı taşı gediğine koydu:
-Evet din de öyle. Uygulanırsa ve yaşanırsa dünyaya iyilik getirir.



HZ. ALİ İLE MÜŞRİK



      ⏹️"Bir gün Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmış giderken müşriklerden biriyle karşılaşır. Müşrik Hz. Ali Efendimize şöyle der:
        “ Ya Ali! Şu sizin halinize bakıyorum da düşünüyorum. Ahiret var, insan bu dünyada yaptıklarından bir bir hesab verecek diye, namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz; Cennet var, Cehennem var diyorsunuz... Ben bunların hiç birine inanmıyorum. Hem aramızda ne fark var, sen de yaşıyorsun, ben de yaşıyorum. Sizin bu kadar çabanız nedir? Her gün vaktinde namaz kılacağım, oruç tutacağım diye bu kadar çaba niye?
     
      ⏹️Hz. Ali Efendimiz bütün bunları vakar ve sükunetle dinledikten sonra şu cevabı verir:
“ Ey koca kafir! Farzet ki, öldükten sonra dirilmek yok.( Var ya ) Bizim imanımız var. Farzet ki senin dediğin gibi dirilmek yok. Senin dediğin çıkarsa, o zaman ben bu yaptıklarımdan ne kaybederim. Namaz kılıyorum, dinimin emrini yerine getiriyorum, oruç tutuyorum. Bunlar benim kulluk vazifemdir. Bundan dünyada hiçbir zarar görmüyorum. Ahirette bir zararım olur mu, ne dersin?... Adam biraz düşündükten sonra, olmaz, dedi.
Oruç tutuyorum. Burada senin gözünde bir zarar görüyor musun? Hayır der. Zekat veriyorum, hem dinimin emrini yerine getiriyorum, hem de fakir, muhtaç insanlara yardım etmiş oluyorum. Bundan benim kaybım olur mu? Ne dersin? Kafir hayır, olmaz, der.
Ya Ahiret varsa! Burada yaptıklarından hesab varsa, imandan, namazdan, oruçtan, zekattan haktan, hukuktan, insan yaptığı işlediği her davranıştan hesaba çekilirse, ya bütün bunlar varsa! Ki var. O zaman ey koca kafir, o zaman senin halin nice olur?
Ömrünü puta tapmakla geçiren ihtiyar müşrik, uzun uzun, derin derin düşünmeye başlar... Ve Hz. Ali’nin önüne diz çökerek:
Ya Ali! Evet varsa der! Sizin dediğiniz gibiyse!...
Öldükten sonra yeniden dirilir, Allahın huzuruna çıkarsam o vakit benim halim nice olur? der ve derhal iman eder."


HZ. MUSA İLE FİRAVUN



       ⏹️Hz. Musa ile Firavun'a bir yarışma yaptırmışlar. Hz. Musa Firavuna "Bakalım hangimiz Allah'ız , hangimiz Rabb'iz , yarın imtihan edelim kendimizi. Nil nehrini ters çevirelim " demiş.Hz. Musa yatıp uyumuş "Ben Allah'ın temsilcisiyim bana yardım eder " diye. "İşte üfledi üstüme, Allah yardım eder " demiş.
 
      ⏹️Firavun ise sakalından kendini asmış ve sabahlara kadar dua etmiş ,"Allah'ım ne olursun bana yardım et, ben aslında senin Allah olduğunu biliyorum ama o kadar herkes sen Allah'sın diyor ki bundan vazgeçemiyorum; bu Rabb'lik, bu sevilmekten vazgeçemiyorum, daha adam olamamışım ,sen bana yardım et demiş ve ertesi gün Firavun nehri ters çevirmiş. Hz. Musa çok şaşırmış ve Allah!a  sorduğu zaman, Allah demiş ki ;" Ya Musa, evet sen benim elçimsin ama bu yan gelip yatmanı gerektirmiyor. Hiçbir gayret göstermedin, o zavallı kendi aczini bana anlattı, henüz adam olamadım dedi ve gayret gösterdi., ben de ona yardım ettim , demiş.
Mesnevi

DUA


     🤲🤲🤲Sahabeden bir zat hastalandı. O hastalık yüzünden zayıfladı,iplik gibi inceldi.
Eşi ve örneği olmayan peygamberimiz (sav),ona hal hatır sormaya gitti ve sahabiyi ölüm döşeğinde gördü.
Hasta sahabe, Peygamber'i (sav)görünce dirildi.Sanki Allah onu o anda yaratmış gibi oldu.
"Hastalık bana bu bahtı verdi de Peygamberin Sultanı sabahleyin beni yoklamaya geldi ," dedi.
Hz. Peygamberimiz  (sav) hastanın halini hatırını sordu.Sonra ona dedi ki:"Acaba sen münasebetsiz, yersiz bir dua mı ettin? Bilmeyerek zehirli bir şey mi yedin? Hele bir düşün bakalım,ne çeşit dua ettin ? Nefsin hilesine uyup nasıl coştun,köpürdün? Allah'tan neler istedin ,nasıl bir dua ettin de bu hastalığa düştün ?
Hasta,"Hiç hatırımda değil ama,himmet buyur da şimdi hatırlayayım," diye cevap verdi.

     🤲🤲🤲Sonra Cenab-ı Mustafa'nın (sav) nur veren huzur-u bereketiyle etmiş olduğu dua hastanın hatırına geldi.
"Ya Rasulallah!Cenab-ı Hak'ka saygısızca yaptığım dua şimdi hatırıma geldi.Birçok günaha girmiştim,günah dalgaları arasında yüzüyordum.Suçlulara, günah işleyenlere çok çetin ,çok şiddetli azap edileceğini duyuyordum.Pek ürküyordum,pek korkuyordum.
Ya Rabbi, dedim, ahirette çektireceğin azabı bu dünyada hemen çektir! Çektir de ahirette mutlu olayım.
Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu ki ,"Sakın bu duayı bir daha etme; kendi hayat ağacını kökünden söküp atma! Ey zayıf ve zavallı karınca! Senin ne gücün var ki  tutup da dağ gibi olan , kaldıramayacağın bir hastalığın yükünü sana yüklesin ? Sakın bir daha böyle kaldıramayacağın yükü talep etme."
Hasta sahabe, "tevbe ettim, ey benim padişahım !Bir daha kendimi zorlu ,güçlü görüp böyle laflar etmem," dedi.
Sonunda Cenab-ı Peygamber o hastaya dedi ki ;"Dualarına şu sözleri ekle :Ey güçlükleri kolaylaştıran Allah Sen dünyada da ahirette de bize iyilik ver ,güzellik ver.
Allah'ım,  bizim yolumuzu gül bahçesi gibi güzelleştir, varacağımız yerde  Sen bulun ,konak yerimiz sen ol, yürüdüğümüz yol bizi sana götürsün,sadece Cennete değil."
Mesnevi cilt 2,2141